DÜNYANIN TÜM RENKLERİ KANA BULANDI…

“Dünya ancak tüm renklerle güzeldir” diye düşünenlerimiz çoğunlukta olsa da dünyanın tüm renkleri kana bulandı. 18 yaşındaki ırkçı dazlak Hans Van Themsche , zenci ve Türk kadınların kanını 2.5 yaşındaki bir Belçikalının kanına bulaştırdı…

Diğer kurbanlar 9 Mayıs’ta olay yerinde can verdi, Türk kadını yaşamsal tehlikeyi atlattı. Irkçılığın başkenti liman şehri Anvers’te, belediye binası civarında güpegündüz gerçekleşti olay. Yabancı avına çıkan ırkçı mahlûk, bir bankta oturmuş hastanedeki randevusunu kitap okuyarak bekleyen, başörtüsünden yabancı olduğu fark edilen Türk kadınına ateş etti önce. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, soğukkanlı bir şekilde yoluna devam etti vahşi yaratık. Ten rengi siyah olmaktan başka suçu olmayan Afrikalı çocuk bakıcısı genç kadını ve 2.5 yaşındaki Flaman çocuğu katletti göz göre göre. Katil yakalanmasaydı, en az 10 yabancıyı öldürüp intihar etmeyi planlıyormuş. Irkçı saldırılardan birkaç hafta önce mp3çalar yüzünden öldürülen 17 yaşındaki Joe van Holsbeeck nedeniyle okları Faslılara çeviren Belçikalılar, katilin Polonyalı olduğu ortaya çıkınca mahcup oldular. Bilinmeyene, yabancıya karşı Belçikalıları kışkırtan ırkçı Vlaams Belang partisi, topluma korku salıp kapı ve pencere için bedava alarm dağıtmıştı. O zaman belliydi alarmın Belçika için çaldığı. Daha doğrusu insanlık için çaldığı! Saldırılar sonrasında Başbakan, “Aşırı sağın ve ırkçılığın hangi boyutlara varabildiğini gördünüz” diye Belçikalıları uyardı. Gözler ırkçı partiye çevrilirken katliamda bu partinin sorumluluğu tartışılmaya başlandı. Hatta Belçika Dışişleri Bakanı, “Sadece parti ileri gelenleri değil, ırkçı parti Vlaams Belang’a oy veren seçmenler de bu olaylardan sorumludur” saptamasında bulundu. “Parti ideolojisini bilerek oy veren seçmen ırkçılığı da destekliyor, kimse ‘Diğer partileri protesto için oy verdim’ mazeretine sarılmasın” diye de görüşünü destekledi. Anvers kentinin belediye başkanı sosyalist Patrick Jansens Belçikalıları hoşgörüye çağırdı. Flaman parlamentosunda ırkçılıkla daha sıkı mücadele edilmesi konusu tartışıldı. Irkçı parti ileri gelenlerinden biri utanmadan “Hiçbir parti ırkçılık yapamamalı” diyebildi. Tereyağından kıl çeker gibi çektiler kendilerini. Diğer partilerin suçlamaları ırkçıların bir kulağından girdi diğerinden çıktı. Zaten kurbanların aileleri tepki göstermeseydi, ailelere başsağlığı dilemek ve ırkçılığı protesto yürüyüşlerine de katılmak istiyorlardı, Vlaams Belang ileri gelenleri. Hristiyan sendika lideri, “Aşırı sağ ve ırkçılık Flaman toplumunu hasta etti” derken ırkçılık mikrobunun topluma bulaştığını kibarca dile getirdi ve insanları hoşgörüye çağırdı. Flaman Bölgesi Başbakanı ise, “Irkçılığa hoşgörüsüz davranmak” gerektiğinden dem vurdu. 1991 yılının Kara Pazarı’ndan sonra Brüksel’de düzenlenen protesto yürüyüşünde “Dünya ancak tüm renklerle güzeldir” yazılı bir pankart açmıştık. Dünyanın tüm renklerini kana buluyor ırkçılar. Beyin kirliliğiyle dünyamızı kirletiyorlar. Evet, ırkçılık bir beyin kirlenmesi, bir yürek kaybolması, bir insanlık suçu, toplumsal bir hastalık hem de toplumun derinlerine işlemiş bulaşıcı bir hastalık. Irkçılık sadece Belçika’da değil, tüm Avrupa’da giderek artıyor. Irkçılık yalnızca silahlı katliamla yapılmıyor. İşe almada, adalette, devlet dairelerinde, poliste, belediyede, işyerlerinde… İstatistiklerin ve ırkçı partiye verilen oyların da belgelediği, gözler önünde gerçekleşen ayrımcılığa artık göz yummak, görmezden gelmek mümkün olmuyor! Cuma günü Anvers’te “A’nın acısı” (Anvers’in A’sı) başlığı altında ırkçılık ve şiddete karşı sessiz “beyaz yürüyüş” yapıldı. Katılımın mp3çalar yüzünden öldürülen 17 yaşındaki Joe van Holsbeeck yürüyüşünden az olması dikkat çekti. İnsan niçin diye sormadan edemiyor. Yoksa acı sadece yabancıların acısı mı?