KEMANIMIZLA AVRUPA
B elçika’daki 1 aylık deneyimi sonrası geri döndüğü Türkiye’den izlenimlerini kaleme alan gazeteci Şenay Yıldız , Belçika’da yayımlanan Binfikir gazetesindeki yazısına “Göçmenler Uzaylı Değil” başlığını atmıştı. Gazeteci Rik Van Puymbroeck ve fotoğraf sanatçısı Luc Daelemans’ ın ortak çalışmaları olan “Thuis en Ver van Huis-Evde ve Evden Uzakta” adlı fotoğraf sergisi Belçika’nın Limburg bölgesinde Türklerin yoğun olduğu Heusden-Zolder’da ilgi gördü.
Sergi aslında Van Puymbroeck’un yazmış olduğu “Thuis en Ver van Huis” adlı kitabın fotoğraflarından oluşuyor. Van Puymbroeck ve Daelemans, Heusden Zolder’da oturan Türk kökenli Belçikalı iki ailenin yaşamını bir yıl izlemiş, birlikte Türkiye’ye seyahat etmiş; doğum, ölüm, düğün merasimlerini yazmış ve fotoğraflamışlar. Kitap, serginin açılış günü olan 15 Ocak’ta yayımlanmış. Kitap Heusden Zolder’da oturan Ergül-Yıldız Özcan ailesi ile Orhan-Tülin çakar ailesinin yaşamlarının gözlemi ve kaydıyla aslında bir Belçikalının kapı komşusu olan Türkleri tanıma çabası. Sergi, aynı evde oturur gibi yakınken başka bir evde oturur gibi de uzak olan Türk asıllı Belçikalılarla yerli Belçikalıların tanışması belki de… Yine “aynı evde oturur gibi yakınken başka bir evde oturur gibi de uzak olan Türk asıllı Belçikalılarla yerli Belçikalıların tanışmasına” olanak sağlayan bir özgün çalışma da 0090 Sanat Festivali. Türk ve Belçika kültür sanatının karşılaşmasını ortak yapımlarla da destekliyor bu festival. 2004’te ilki yapılan Festivalin ikincisi 2 Şubat’ta Anvers’te başladı. 12 Şubat’a kadar sürecek festivalde müzik, tiyatro, dans, film ve plastik sanatlar dallarında Türkiye ile bağlantılı sanatçıların çalışmaları kültür merkezlerinde sergilenecek. Festivalde genç, dinamik ve deneysel çalışmalara önem verilmiş. Müzikte Baba Zula ve Tango Spirit; tiyatroda 5. Sokak Tiyatrosu’ndan Kassandra, Anvers’ten amatör tiyatro grubu Sesimiz’den Flamanca çocuk oyunu çiçekçi Kız, Ve Diğer Şeyler Topluluğu’ndan Playback; dansta Aydın Teker’ den Momentum, Ziya Azazi ‘den Dervish in Progress, İlyas Odman’ dan Tried II ve Tried III, Tried Like a Pillow, Taldans’tan Dolap ve Solum yer alıyor. Sinema bölümünde ise Yılmaz Güney ön plana çıkarken deneysel çalışmalara da şans verilmiş. Kutluğ Ataman’ ın Lola+Bilidikid, İki Genç Kız, Fatih Akın’ ın İstanbul Hatırası, Yılmaz Arslan’ ın Fratricide, Yılmaz Güney’ in Umut, Duvar, Zeki ökten- Yılmaz Güney’in Sürü, Şerif Gören -Yılmaz Güney’in Yol filmleri beyazperdeye yansıyacak. “Seyredilen sanatın yorumlanmasında yaşanılan kültürün ve kişisel birikimin etkisi” konulu konferansta ise Cumhuriyet yazarı Zeynep Oral konuşacak. Festivalin açılış konseri olan Tango Spirit, taş plaklarda kalan eski İstanbul şarkılarının Arjantinli, Belçikalı ve Romen müzisyenlerle yeni denemeleri olarak ifade edilebilecek tangolardan oluştu. Sema Moritz 1905-1940 arasında İstanbul’da dinlenen tango müziğini tekrar yorumladı. Genç Arjantin tango grubu Juntacadavres, hüzün ve duygusallık içeren bu asırlık yankılardan yola çıkarak yeni düzenlemeler yapmış. Sema’nın sesine elektronik ritimler ve klavye eşlik etti ve akordeon ustası Rony Verbiest , Rumen kemancı Daniela Rapan ve tango gitar uzmanı Carlos Diaz , bu müzikal karışıma kendi ezgilerini katıp farklı bir sentez yarattılar. Sema Moritz, “1905-1940 arşiv kayıtlarında kendimi gördüm” diyor. Hafife, Mürşibe, Seyyan, Deniz Kızı Eftalya, Şamran Hanım , Lale Hanım ve Nergiz Hanım’ ın bir asır önce seslendirdikleri şarkıları Avrupa’da Avrupa, Latin Amerika ve Rumen etkileşimiyle yine bir Türk kızından dinlemek ilginç bir deneyim. Moritz söylerken sahne arkasında tango örnekleri sergileyen dansçılar ve İstanbul, Anvers ve Buenos Aires sokaklarından görüntüler sergileniyor. Türk-Belçika ortak yapımı projeyi Moritz, Anvers’te yaşayan tiyatrocu Mesut Arslan ile tasarlamış. “Aynı evde oturur gibi yakınken başka evde oturur gibi de uzak olan Türk asıllı Belçikalılarla yerli Belçikalıların tanışması” ve olumsuz Türk imajının kırılmasında en önemli etkiyi, 0090 gibi Avrupalı Türklerin önayak olduğu kültür-sanat çalışmaları yapıyor. Kemanımızla Avrupalılara bir ses vermek, milyonluk lobi çalışmalarını gölgede bırakıyor. Türklerin uzaylı olmadığını artık Belçikalılar daha iyi anlıyor.