SANAT DA BİR BAŞKA DUA ŞEKLİDİR…
R esimle 7-8 yaşlarında, göçle 11 yaşında tanıştı. 17 yaşında ilk sergisini açtı, 20 yıl sonra Belçika kültürüne iz bırakanlar arasına girdi. (Belçika Kültürüne İz Bırakanlar kitabına alındı.) Kalbi ile beyni arasındaki yolda kendini aradı, s anatıyla dua etti. İnsanı kutsadı, ona hizmet etti. Belçikalı eşi ve çocuklarıyla Liege’de yaşıyor Mehmet Aydoğdu . “Sanat da başka bir dua şeklidir” diye düşünüyor.
Aydoğdu’yu iyi anlamadığı anlaşılan Belçikalı politikacılar, onu “entegrasyon modeli” olarak sunma telaşında; Liege dışındaki Belçikalı Türkler neredeyse varlığından bile habersiz. 16 Şubat’ta Liege Modern ve çağdaş Sanatlar Müzesi’nde açılan ressam Mehmet Aydoğdu’nun retrospektif sergisi, 2 Nisan’a kadar gezilebilecek. Etrafına sürekli olumlu enerji yayan, yüzünden gülücüğü hiç eksik olmayan ve çağdaş resmi, interaktif biçimde sunan Aydoğdu, anavatanı Türkiye’den uzakta, evlat edinildiği üvey kenti olarak nitelendirdiği Liege’de açılan sergisinde yaptığı açılış konuşmasında “Tablolar sessiz gibi dursalar bile, siz konuşun onlarla, size yanıt verirler. Sessizlik de bir dildir” diyerek bizleri tablolarıyla sohbete davet etti. “Mehmet Vous Dit Bonjour” (Mehmet Size Merhaba Diyor) başlıklı iki yıllık bir projenin devamı olan bu sergi, dünyada bir ilk olma özelliği taşıyor. Mehmet Aydoğdu, 1980-2005 yılları arasında yapmış olduğu eserlerinden bir kesit olarak sunulan bu sergi ile eserleri retrospektif (geriye dönük) olarak bir müzede sergilenen ilk Türk sanatçı olma unvanını kazanıyor. Retrospektif sergiler, genellikle sanatçının öldükten sonra, hayatı boyunca yapmış olduğu eserlerinden örneklerin sunulduğu sergilerdir. Ancak Aydoğdu’nun henüz hayattayken 1980’den 2005’e kadar yaptığı eserlerden örneklerin sunulması, sanatçının çalışmalarına verilen değerin simgesi olarak büyük önem taşıyor. Eserleri iki yıl boyunca 3 kıtada, 5 ayrı ülkede 7 defa sergilenecek olan sanatçı Aydoğdu, bu projenin sanatçı olarak yapmış olduğu yolculuğun, gelişmenin neden ve nasıl olduğunu gösteren bir proje olduğunu söylüyor. Ayrıca projede izleyiciye Fransızca “Merhaba” diyerek, Türk kökenli Frankofon biri olarak, “insanın coğrafi olarak yaşadığı yerle oluşturduğu bütünlüğün” mesajını vermek istediğini belirtiyor. 2005 yılı mart ve nisan aylarında Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi, mayıs-haziran aylarında Karaman Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirilen proje, şimdi de sanatçının yaşamını sürdürdüğü Liege kentindeki Modern ve çağdaş Sanatlar Müzesi’nde. Sanatçının, koleksiyoncuların elinde bulunan eserlerinin de yer aldığı bu sergi, daha sonra İzmir, Bosna-Hersek, Yunanistan ve Amerika’da da sergilenecek. “Sanatın gerçeği, insanoğlunun yaşam gerçeği ile ilgili olamayabilir. Yaşamda aktif olmak lazım, değiştirip dönüştürmek için de yaşamın içinde olmak gerekir” diyen Aydoğdu, resminde “gerçeküstücü” damgası yemiş, ama yaşamında gerçekçi. “Sanatçılar dünyanın neresinde olursa olsun sürgünde yaşıyorlar. Onun için de var olan zenginliği ifade edebileceği noktadan uzaklaştırılıp yalnızca atölyelere, galerilere, şimdi bir de müzelere ve çağdaş sanat merkezlerine mahkûm ediliyoruz. Oralar bizim hapishanelerimizdir” saptamasında bulunan Aydoğdu, hapishane dışına çıkarak yaşamın ta ortasına yerleşti. Liege’de, camide Türklerle Hıristiyanları sanat aracılığıyla buluşturma gibi ilginç projelere de imza attı. Sosyalist Parti’den belediye meclisi üyesi olan Aydoğdu’nun sergisine fazla rağbet etmeseler de Türk toplumuyla sevimli bir iletişimi var. “Babam her ne kadar avukat veya doktor olmam için ısrar etse de sanat alanında okulda başarılı olmam onları etkiledi. Ama ilk zamanlar zor olmuştu. Kâfirler gibi insan resimleri yapmak, insan yüzlerini aslı gibi yapmak, ‘Bu adam kendini Tanrı mı sanıyor’şeklinde yorumlara neden oluyordu. İlk sergimi 17 yaşında açtım. Hiç Türk yoktu sergilerimde, hep Belçikalılar geliyordu. Ne zaman ki Belçikalılar beni anlatmaya başladı, Belçikalı televizyonlarda gösterilince Türkler de beni tanıdı. Bir de Türkiyeli Türkler beni Avrupalı Türklerden daha önce tanıyıp sahiplendi. Bu da ilginç bir durumdur” diyen ressamı Belçika evlat edinmiş, ama o artık bir dünya sanatçısı. “Kendi kültürümüzdeki çeşitliliğimiz varken tutup Batı’ya özenme davranışı başarısızlığa götürüyor” diyecek kadar da özüne bağlı. Başka türlü Anadolu otantikliğini evrensele taşıma başarısına ulaşamazdı zaten. Resim dilini pek iyi bilmememe karşın Aydoğdu’nun tablolarıyla derin bir sohbete daldım; her resim, insanı alıp başka bir dünyaya götürüyor. Gözyaşı şeklindeki camlar içinde Afrika’dan getirilen unlarla yapılan çalışması, Yunus Emre’ nin 3 aylık bebek hali… Yok yok, teker teker anlatmayayım. İsterseniz sergiyi 2 Nisan’a kadar Liege Moderm ve çağdaş Sanatlar Müzesinde gezebilirsiniz.