HOŞBULDUK AB

Belçika’da bulunan Ege’de Sekizincigün Gazetesi yazarı Mete Gönenç Brüksel izlenimlerini Binfikir.be için kaleme aldı.

8 Aralık’tan beri; görevli olarak geldiğim AB’nin başkenti, deyim yerindeyse kalbi Brüksel’deyim. Nedense hep arayıpta bulamadığımız büyük kurtarıcılarımızdan biri olan AB’ye giriş sürecimizin en önemli günlerini burada yaşabilmek benim için ciddi bir şans oluyor. Bu süreç içinde bizi daha kaliteli, mutlu yaşatmak için var olan Devletimizin büyükleri, meslek odalarımızın, belediyelerimizin, sivil toplum örgütlerimizin yöneticileri, yüzlerce basın mensubumuz akın akın gelip gidiyorlar. Lüks otel lobilerinde kendileriyle bir araya gelmek fırsatını bulunca çok da mutlu oldum.

Düşünebiliyor musunuz tam da 17 Aralık öncesi büyük bir fedakarlıkla 600’e yakın etkili ve yetkili insanımız 3 özel uçakla buralara kadar geldiler. örneğin “Meme Kanseri Derneği” yöneticileriyle orada tanışmak, AB için nasıl çırpındıklarını görmek beni gerçekten de çok etkiledi.

Birlikte güzel sohbetler ettik; ülkemizi, İzmir’imizi konuştuk, ülkemizde yaklaşan meslek odaları seçimleri konusunda da epey izlenim edinmiş oldum. AB’lilere, Belçikalılara kendimizi bir tanıttık ki sormayın?

Bu arada özellikle belirtmek isterimki burada Dışişleri mensuplarımız gerçekten ciddi, yorucu, etkin bir çaba içindeler. çok bilinçliler ama yapabildikleri sınırlı kalıyor çünkü genel ekonomik ve sosyal politikalar Türkiye’den belirleniyor. Onlara da bunları kabul ettirmeye çalışmak kalıyor.

Tabiiki; ülkemiz insanlarına daha iyi, daha kaliteli bir yaşam oluşturmada belki de bir araç olarak kullanabileceğimiz; ancak başlıbaşına bir amaç haline getirdiğimiz AB ülkelerinde ne oluyor dersiniz?

1983 yılında 1 yıl staj için geldiğim Brüksel’de en hayran olduğum toplumun her kesiminin sendika, oda, vs. şeklinde örgütlendiği ve politikaya da insan yapısının buradan geldiği idi. Böylece toplumun her kesimi politikaya girebiliyor ve kendi kesiminin çıkarları için uğraş verebiliyordu. Yanılıyor olmayı dilesem de bu sistemin önemli ölçüde bozulduğunu gördüm.

Temizliğine hayran kaldığım şehirlerin de özellikle metro civarlarında önemli ölçüde kirlilik başlamış, bir taraftan dini taassup artmış, öte yandan da o zaman olmayan seks shoplar, casinolar ve benzerleri türemiş. “Mutuel” dedikleri sosyal güvenlik sistemleri çökmeye yüz tutmuş, çalışanların ve emeklilerin haklarında önemli kısıtlamalara gidilmiş. özellikle de barınma ve ulaşımda ciddi fiyat artışları olmuş. Bu artışlarda Euro’ya geçişin ciddi payı olduğu söyleniyor. Dilerim biz bunluru yaşamayız. Nüfus yaşlanıyor, çalışma hayatında iddialı olan kadınlar çocuk yapmak istemiyor. Ciddi bir nüfus azalışı var.

Yalnız bütün bunlara rağmen yine de sistemleri oturmuş, burada yaşamak kolay ve güzel. Ancak beni asıl şaşırtan eskiden kültürlerine hayran olduğum Belçikalıların yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunların nedeni olarak sadece yabancıları görmeleri, bizim yaptığımız gibi ABD’den ithal edilen, içinde insan unsuru olmayan, spekülatif para politikalarını irdelememek, sorumlu tutmamak. Ancak henüz çok az Belçikalıyla konuştuğumu yanılma payımı göstermek için söylemek isterim.

Ama sakın kötümser olmayın burada özelilkle kendi insanlarımız cephesinde iyi şeyler de oluyor. Size buraları da yazmaya çalışacağım.

AB bizi alıyor? Galiba kurtuluyoruz dostlarım! Esen kalınız.