ayfer erkul

Hoşgörüsüzlüğün bin türlüsü!

Hoşgörüsüzlük bin başlı bir ejderha ve çok farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Bu canavarla her birimiz mücadele etmeliyiz.

“Bir Türk daha az. Ne kadar azalırsa o kadar iyi. Daha fazlasının gitmesini umuyorum. Müslümanlar birbirini öldürmeye ne zaman son verecekler. Ne biçim bir inanç, ve burada etrafta geçerli.” Bunlar, yeni yıl gecesi Kerim Akyıl’ın İstanbul’da Reina eğlence mekanında IŞİD saldırısında öldürülmesinden sonra sosyal medyada paylaşılan ırkçı tepkilerden sadece birkaçıydı.
Houthalen’lı genç Kerim’in ölümünden sonra babası bu iğrenç mesajlara üzülerek karşılık verdi. “Ben bu ülkenin parçasıyım” dedi Ali Akyıl. Akyıl’ın “Daha önce gelmiş olan babamın izinden giderek 12 yaşımda Limburg’a geldim. Kerim burada doğdu ve mükemmel bir şekilde entegre oldu. Sadece biraz anlayış bekliyorum.” sözleri yürekleri dağladı. Hiçbir baba anlayış dilenmek ve ölen çocuğunun yasını tutabilmek için izin istemek zorunda bırakılmamalıdır.
Aynı anda Kerim’e karşı Türkler tarafından kaleme alınan aynı iğrençlikte başka nefret mesajları içeren yorumlar da görüldü sosyal medyada. “O kadar içip sıçıp eğlenirlerse olacağı bu iyi olmuş gebersinler. Noel de ne yaa oturun evinizde… kafire benzemeye çalışan onu seven de kafirdir.” Ve: “Gebersinler içti içti azdılar”. Twitter ve Facebook bu tür hoşgörüsüz ve rahatsız edici mesajlarla doldu taştı.

Reina saldırısının yapıldığı anda, Belçika’daki Türkler ve Kürtler arasındaki ilişkiler hakkında bir makale hazırlıyordum. Bu ilişki her geçen gün daha muğlaklaşıyor. Bu konuyu Belçika’da bazı insanlarla görüştüğümde, bunun böyle olduğu ortaya çıktı. PKK’nın yan kuruluşu olan TAK tarafından üstlenilen saldırıların Türkiye genelinde onlarca can alması, Türkler arasında, Belçika’daki Türkler arasında da, Kürt yurttaşlara karşı öfkeyi arttırdı. Bu öfke geçen yıl Saint-Josse’daki Kürt Enstitüsü’ne molotof kokteyli atılmasına neden oldu. Bu öfke yüzünden Brüksel’de Avrupa semtindeki “PKK-çadırı” yakıldı. Saldırıyı yapanlar “kahramanlıklarını” kamerayla kaydettiler ve filmi sosyal medyada paylaştılar. Tepkiler övgü dolu ve hatta heveslendiriciydi. Belki de en kötüsü: bir suçun – çünkü bu bir kundaklama- böyle bir coşkuyla karşılanmasıydı.

Aynı derecede ağır bir durum da AKP’nin düşünceleriyle aynı fikirde olmayan tüm Türklere karşı gösterilen tahammülsüzlük. Belki daha da şaşırtıcı olanı, yanlış kampa konulmak korkusuyla sessizliğe bürünmek. “Buradaki Türkler arasında artık muhalefet kalmadı” demişti biri: “Herkes korkudan susuyor“.
Hoşgörüsüz: şimdi Belçika’daki Türk toplumunu böyle mi tanımlamalıyız? Gülen destekçilerine karşı gösterilen nefretin büyüklüğüne bakarsak, maalesef böyle görünüyor. Çok mesafeli dahi olsa Fethullah Gülen’e ufak bir sempati belirtisi gösteren herkes dışlanma kurbanı oldu. Gazeteler, destekçileri ihbar etmek için aranabilecek telefon numaraları yayımlıyorlar. Bu, Soğuk Savaşı andırıyor fakat acı veren güncel bir gerçek. Komşu kadının destekçi olduğundan mı süpheleniyorsun? Hemen telefona sarıl. İslam dersi öğretmeninin sempatizan olduğunu mu düşünüyorsun? Hemen numarayı çevir. Veya belki kayınbiraderin onlardan biridir? Cep telefonumu ver! Bir süre önce Flamanca olarak yayınlanan bir haber dergisindeki makalemde Diyanet’in Ankara’ya nasıl önde gelen Gülen destekçilerinin adlarının yer aldığı ‘istihbarat Raporları” gönderdiğini yazmıştım.

Bu şekilde mi sürdürmek istiyoruz hayatımızı? Başkaları tarafından güvenilmeyerek ve ihbar edilerek, hatta en yakın arkadaşlarımız veya tanıdıklarımız bile olsa? Farklı düşünenlere hakaretler yağdırarak, onları sosyal medyada karalayarak, tehdit mesajları göndererek? Hoşgörüsüzlük bin başlı bir ejderha ve çok farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Bu canavarla her birimiz mücadele etmeliyiz. Sadece birlikte var olmak değil, birlikte yaşamak da ancak bu şekilde mümkün.

06/02/2017, Ayfer Erkul, Binfikir Gazetesi 2017 Ocak sayısı köşe yazısı