Belçikalılar ve sen!
Belki yasaya gösterilen çok az tepki senin olduğunu sandığın gibi bir vatandaş olmadığının açık bir göstergesi.
Belçika’da doğduğunu düşün. Burada büyümüşsün, burada okula gitmiş, burada evlenmişsin ve hayatını burada kurmuşsun. İşin var, vergi ödüyorsun, okula giden çocukların var. Durumun iyi, her yıl Türkiye’ye tatile gidebiliyorsun, hatta orada deniz kıyısında bir yazlık bile almışsın.
Öyle ya da böyle Belçika vatandaşlığını almak için hiçbir zaman bir adım atmamışsın. Belki de gerekmediğini düşündün. Veya belki de sadece Türk vatandaşı kalmak istedin.
Şimdiye kadar bu ülkenin vatandaşı hissettin. Belçika vatandaşı olanlarla aynı haklara sahip olmayan bir vatandaş. Örneğin federal seçimlerde ya da Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanamadın, sadece belediye seçimlerinde oy kullandın.
Fakat bu senin için yeterliydi; bu nedenle kendini daha az vatandaş olarak hissetmedin. İş bulmak senin için çok daha fazla sürse de; işe başvurmak için telefon ettiğinde, “işe o ya da bu nedenle eleman bulunmuş olduğu anlaşılsa” da ve iş başvuru mektuplarına cevap vermeseler ya da çok ender yanıt alabilsen de.
Ev ararken kiralamak için telefon ettiğin dairelerin, adını söyleyince birden “biraz önce kiralanmış” olduğu ortaya çıkıyorsa. Ayrımcılığa karşı defelarca şikayette bulunmuşsun ve bunun peşini bırakmıyorsun.
Gerçekte, ikinci sınıf vatandaş olsan da, siyah beyaz kesin çizgilerle durmuyordu – bunun çocukça olduğunu düşünüyorsun bugün- Belçika devleti vatandaşları arasında ayrım yapmıyordu.
Bu aydan itibaren yapıyor. Bugün biliyorsun ki : “Belçikalılar var ve sen varsın.” Yabancılar yasası parlamentoda kabul edildikten sonra Belçika resmi gazetesi yazıyor bunu.
Bugün Belçikalılar “kamu düzeni veya ulusal güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturmaları halinde” önce sanık oluyorlar, daha sonra haklarında dava açılıyor ve adil bir şekilde yargılanıyorlar. Ama sen değil. Sen terörizm gibi suçlardan en ufak bir şüphe duyulması halinde hemen sınır dışı edilebilirsin. Yargılamadan veya masum olabileceğin (masumiyet karinesi) dikkate alınmadan. Sığınma ve Göç Bakanı Theo Francken “uygulamanın o kadar hızlı ilerlemeyeceğini” söyleyerek insanları rahatlatmayı denedi. Ona göre yasa, terör olayları ve ağır suçlardan sabıkalı Belçika vatandaşı olmayan 70 kişi için uygulanacak. Bunlar arasında geri dönen bir grup Suriye Savaşçısı da var. Üstelik, Francken ülkede yasal olarak 10 yıldan fazla kalanların ancak kamu düzeni için gerçek, mevcut ve yeterince ciddi bir tehdit oluşturması halinde ülkeden sınır dışı edilebileceklerini söyledi.
Fakat, “birinin ne zaman kamu düzeni için bir tehdit olduğunu” kim belirleyecek? Ve ne zaman bir tehdit yeterince ciddi? Bir devlet memuru?
Her durumda, sadece şüpheli kişiler söz konusu olduğu ve henüz yargılanmadıkları için bir yargıç olmayacak bu kişi. Bu tür sorular Francken’ın sakinleştirme çabalarını etkisiz kılıyor. Francken’ın rahatlatması diğer bir deyişle hiç işe yaramadı. Gerçek bir hukuk devletinde, bir kişi, suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum olarak kabul edilir. Yargıç tarafından ve davada yargılanarak suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar.
Muhalefet bir sözde Gestapo uygulamasına başlama tehlikesinden bahsediyor. Monica De Coninck (sp.a) ”Bu yasayla İdare, hem yargıç, hem polis memuru ve hem de sınır muhafızı haline geliyor” uyarısında bulundu. Yine de yasaya yapılan muhalefetin çok güçlü olduğu söylenemez.
Aksine yasa çok fazla protesto edilmeden rahatça geçti. Yasa tasarısı yüzünden hasta olduğunu söyleyen Nahima Lanjri (CD&V) gibi birisi bir süre sonra tasarı lehine oy kullandı. Belki yasaya gösterilen çok az tepki senin olduğunu sandığın gibi bir vatandaş olmadığının açık bir göstergesi.
Bugün gerçekten “Belçika’da Belçikalılar ve sen olduğunu” artık biliyorsun.
08/03/2017, Ayfer Erkul, Binfikir Gazetesi Şubat-Mart 2017 köşe yazısı