Belçika’daki hayatın neresindeyiz?
50 yıldan fazla bir süredir Belçika’da yaşamamıza rağmen bu sürede ekonomiye yaptığımız katkı kadar kültür ve sanat hayatına katılamadık maalesef. Son zamanlarda artan ırkçılık dalgası Türklerin Belçika ekonomisine yaptıkları katkıları unutmuşa benziyor.
Elli yıl önce Belçika’ya işçi olarak gelen büyüklerimizin büyük çoğunluğu, kırsal kesimden gelen, o yıllardaki Türkiye şartlarındaki kültürü almış saf ve temiz Anadolu insanlarımızdı. Büyük ideallerle değil, sadece bir tractor ve ailesini geçindirecek kadar tarla almak için gelmişlerdi buralara.
Ailelerini getirdiler, çocuklarını getirdiler. Traktör ve tarla aldılar. Döneriz dediler, dönemediler.
Çocukları dönmek istemediler. Mecbur onların başında kalmak zorunda kaldılar, gördüğü kültürün gereği. Çocuklarına da anasından babasından öğrendiği kültürü empoze ettiler.
Kırsal kesimden gelen insanlarımız, bağlı olduğu şehirleri bile ilk kez pasaport almaya gittiklerinde gördüler. Bulundukları ilçe ve illerin dışına sadece askerlik yaparken çıkmışlardı. Buraya gelmeden önce hayatında hiç tiyatroya ya da sinemaya gitmemiş olan çok insan tanıdım. Kaldı ki resim, heykel, müzik dalları ile ilgileri olsun. Tek gaye çalışmak, hayatında bir daha geçmişteki yoksul haline dönmemekti. Bu korku vardı. Belki çok haklılardı. Çok iyi hatırlarım Belçika’ya göç başlamadan önce Ege’ye tarım işçisi olarak giderlerdi. Sanata ayıracak ne paraları ne de zamanları vardı.
Şimdi ise Belçika’daki Türk toplumu geç de olsa yeni yeni tiyatro, sinema, müzik ve sanatın diğer dallarına ilgi duyuyorlar. Tabi ki bu da bizleri sevindiriyor. Öte taraftan bozulan dünya ekonomisi ister istemez Belçika’yı da etkiliyor. Buna paralel olarak işsizlik, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı kendini hissettiriyor. Bu da ırkçıların yabancıları hedef almasına neden oluyor. İnsanlarımızın 50 yıldan fazladır Belçika ekonomisine yaptığı katkısı hiçe sayılıyor.
Avrupalılar birinci ve ikinci dünya savaşlarında milyonlarca insanın ölmesine neden olan Avrupa faşizminin neden kaynaklandığını unutmuş olmalılar. Avrupa genelinde hızla yayılan ırkçı akımların dünyaya ve Avrupa’ya, tüm insanlığa büyük zarar vereceğini biliyorlardır mutlaka.
Her gönül, sosyal adaletten payını almış bir dünya istiyor artık. Biz Belçikalı Türklerin de Belçika’daki hayatın seyredeni değil, ev sahibi olup artık geleceğine yön vereni olmasını istememiz gayet normal. Şu soruyu mutlaka kendimize soralım: Sahi biz Belçikalı Türkler Belçika’daki hayatın neresindeyiz? 50 yıldan fazla bir süre bu ülkede yaşamamıza rağmen olmamız gereken yerde olmadığımızı mutlaka fark edeceksiniz.
09/05/2017, Fakı Edeer, Binfikir Gazetesi Şubat-Mart 2017 sayısı köşe yazısı