Minister van Onderwijs Hilde Crevits 1

Flaman Eğitim Bakanı Crevits: Herkesin yeteneğine uygun seçkin bir eğitim istiyoruz

2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nın başlayacağı Eylül ayından önceki son sayımız olan Haziran sayımızda Flaman Bölgesi Başbakan Yardımcısı ve Flaman Eğitim Bakanı Hilde Crevits ile “eğitimdeki modernleştirme çabalarını” masaya yatırdık. 2007 yılından bu yana Flaman hükümetinde çeşitli bakanlıklarda bulunan Flaman Hıristiyan Demokratları CD&V’nin ağır toplarından Crevits, 25 Temmuz 2014 tarihinden bu yana kabinede Başbakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı olarak görev alıyor.

Flaman Eğitim Bakanı Hilde Crevits “Ortalama öğrenci için iyi bir eğitim değil ama her öğrenci için kendi yeteneklerine, ilgi alanlarına ve imkanlarına uygun seçkin bir eğitim”i amaçlayan çok konuşulan eğitim reformunun “tüm ilgili tarafların içerildiği çok geniş bir uzlaşmanın sonucu” gerçekleştirildiğini ve radikal bir devrim olmadığını söyledi. Bu nedenle de “tamamen sıfırdan başlamak yerine uygun önlem ve düzenlemelerle dengeli bir modernleştirmeyi tercih ettik”lerini belirtti. Yabancı kökenliler hakkında ise “İkinci kuşak göçmenlerin ilk kuşaktan pek de fazla iyi bir sonuç alamadığını görüyoruz, bu konuda bir şeyler yapmak için mümkün olan her türlü çabayı göstermeliyiz.” şeklinde konuştu.

Flaman eğitim sisteminin reformu 13 yıldır konuşuluyor ve hala devam eden bir konu. Eğitimde reform yapmak neden bu kadar zor? Eğitimle ilgili kuruluşların uzlaşma sağlamasına engel olan sorunlar nelerdir?
Eğitim herkesi ilgilendiren bir konu. Ne mutlu ki böyle. Tabii tartışmaların yanında reformla ilgili ciddi bir şekilde de çalışılıyor. 8 Yıl önce “Monard” adıyla orta öğretim reformunun ilk adımı olan nota yayınlanmıştı. 2013 Yılında ise bu notanın üzerine “Orta Öğretim Reformu Master Planı” inşa edildi. Bu plan sadece şimdiki orta öğretimin düzeltilmesi ve güçlü yönlerinin biraraya getirilmesi değil aynı zamanda eğitim sistemimizi düzeltecek 70 maddelik önlemler paketini de içeriyor. Bu paketin %90’ı ise tamamlandı veya uygulamada. Örneğin; ikili eğitim ( hem okul hem iş alanında birlikte eğitim)’in başlaması, eğitim sonunda öğrencinin ulaşması gereken nokta tartışması, şelale sistemi nedeniyle sürekli daha alt seviyeye düşen öğrenciler için eylem planı, orta öğretim sonunda öğrenciye yükseköğrenim seçeneği, yetenekleri ve başarılı olduğu alanlar hakkında bilgi vermek amacıyla yapılan sınav ve eğitim seçeneklerinin taranması gibi pek çok çalışma yapıldı. Yazdan önce iki adet “orta öğretimin modernleştirilmesi konsept düzenlemesini” onayladık mecliste. 2. ve 3. Derece ortaöğretim öğrencileri için eğitim alanları seçenekleri hazır şu anda. Okullar, aileler ve öğrenciler bir bakışta karar verebilecekler.

2013 Yılında zamanın Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet de bir eğitim reformu planlamıştı ve mecliste onaylanmıştı. 2014’te hükümet değişti ve kısa bir süre önce de sizin eğitim reformu paketiniz onaylandı. Önümüzdeki 2 yıl içinde yeniden seçim yapılacak. Bu durumda sizin reform paketinizin uygulanacağından nasıl emin olabiliriz? Ayrıca onaylanmış bir eğitim reform paketi varken, siz neden yeni bir reform paketine ihtiyaç duydunuz?
Bir önceki hükümetin “Orta Öğretimin Modernleştirilmesi” anlaşması, esasında eğitimle ilgili çok geniş bir grubun ortak bir anlaşmasıydı, bir reform değildi. Reformlar, gerçekleştirilme gücü ve kapasitesi olmadan bir sonuca götürmez.
Modernleştirme anlaşması tüm ilgili tarafların içerildiği çok geniş bir uzlaşmanın sonucu ve radikal bir devrim yaratmayacak. Kapasitesi olmayan devrimler eğitim alanında hiçbir sonuç vermiyor. Bu nedenle tamamen sıfırdan başlamak yerine uygun önlem ve düzenlemelerle dengeli bir modernleştirmeyi tercih ettik. Örneğin orta öğretimin ilk derecesinde genel genel eğitimi güçlendiriyor ve genel eğitimde zorluk çeken öğrencilerin sabit ders programlarında zorunlu iyileştirme uyguluyoruz.

İkinci ve üçüncü derecelerinde eğitim alanları seçenekleri sayısını azaltıyor ve seçilen alanın nereye hazırladığının (iş piyasasına, yüksek eğitime ya da her ikisine birden) netliğe kavuşmasını sağlıyoruz. Böylece okullara kendi öğrencileri ve okul bağlamına uygun hale getirilmiş en iyi eğitimi organize etmek için net bir çerçeve ve gerekli araçları sağlıyoruz. Ortalama öğrenci için iyi bir eğitim değil ama her öğrenci için kendi yeteneklerine, ilgi alanlarına ve imkanlarına uygun seçkin bir eğitim istiyoruz.

Şimdiki eğitim sisteminde birçok genç orta öğretimi vasıfsız olarak terk ediyor. Bu sorunu yeni sistemde nasıl ele almayı düşünüyorsunuz?

Flaman Bölgesi’nde okulu erken terk edenlerin sayısı zaten oldukça düşük. Yakın tarihli bir araştırmaya göre son 6 yıldır okuldan erken ayrılanların sayısı Flaman Bölgesi’nde gittikçe azalıyor. Bu, 1 tane vasıfsız öğrencinin bile çok fazla olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz tabii ki. Modernleştirmenin amaçlarından biri de erken okul terk etmeleri önleme ve orta öğretimi niteliksiz bir şekilde tamamlamayı azaltmak. Bunu gerçekleştirmek için orta öğretimin modernleştirilmesi konsept düzenlemesinde birçok inisiyatif sıralanmış durumda. Ortaöğretimin birinci derecesindeki öğrencileri güçlendirmek için onların farklı ve kendilerine özgü gereksinimlerine daha fazla destek olacağız. Böylece her öğrenci çok daha bilinçli bir şekilde kendi yeteneklerine en uygun eğitim alanı tercihini yapacak. Bu öğrencinin ilerideki eğitiminde motivasyonunu artıracak bir şey.
Okulu erken terk etmeyle ilgili olarak yapılan son araştırmada, okulu terk edenler arasında; başlangıçta yeterince yüksek hedefleri olmayanların, daha yüksek hırsları olan ancak daha sonra hedef küçültenlerden(şelale sistemi) daha fazla olduğu belirtiliyor. Bu nedenle, iyi bir temel eğitim ve eğitim alanı tercihi konusunda yönlendirme çok önemli. Bu modernleştirme bu bakımdan birçok soruna çözüm buluyor.
Ayrıca yenileştirilmiş ikili eğitim sistemine de çok önem verdik. Bu bir yandan öğrencinin okulda eğitim almasını sağlarken diğer yandan iş piyasasında deneyim edinmesine yardımcı oluyor. Bu sistem öğrencilerin iş dünyasını yoğun bir şekilde tanımasını sağlayarak, onların motivasyonunu ve refahını arttırıyor. Böylece okulu vasıfsız bir şekilde terk edenlerin sayısının azalmasını sağlayacağımızdan eminim.

Buna ek olarak, okul başarısızlıklarına karşı 50 maddelik bir özel eylem planımız bulunmaktadır. Sonuç olarak, şimdi sorunlarla direkt olarak ilgileniliyor, 25 yaşına kadar gençler için refah, çalışma hayatı ve adaletle daha yakın işbirliği içinde uygulanan bir politika uygulanıyor. Hatta okul kaçağı memuru bile atandı. Avrupa kapsamlı bir politika istiyor ve Flaman Bölgesi buna en iyi örnek olarak gösteriliyor.

Kabul edilen reform planına göre ASO-TSO-BSO sistemi kalıyor. Bu sistem çok eleştirilmişti hatta bazıları bunu şelale sistemi olarak adlandırmıştı. Neden bu sistem hala devam ediyor?
Etiketlere ilişkin sembol tartışmaları bana göre değil. Etiket önemli değil, bunun ne anlama geldiği önemlidir. Yani işgücü piyasasına, yüksek öğretime veya her ikisine de akış önemli.

Güçlü ve zayıf öğrencilerin arasındaki uçurumu azaltmak için ne önermiştiniz?

Bu modernleştirme tam da şelale sisteminin değişik şekillerde görünen her türlüsüne karşı çok güçlü çareler içeriyor.

İlkokuldan orta öğretime geçen güçlendiriliyor. Birinci derecede, hem birinci hem de ikinci sınıfta farklılaştırmaya fırsat veriliyor. Farklılıkların desteklenmesi öğrencilerin kendilerini daha iyi tanımalarına, gerekli olan alanlarda derinleşmelerine ve buna bağlı olarak da doğru eğitim alanı tercihi yapmalarına katkı sağlayacak.

Birinci sınıfın sonunda verilen B-sertifikası kaldırılıyor ve yerine bir sonraki sınıfa geçmesine ve yetenekleri daha iyi değerlendirecekleri bir tercih seçmelerine fırsat veren A-sertifikası geliyor.

TSO, yüksek öğretime açıkça yönelen bir dizi eğitim alanı tercihi ile takviye edildi. Bu da iyi çünkü yarının işgücü piyasamız güçlü teknik profillere ihtiyaç duyuyor.

Bu nedenle alan ve kampüs okullarını da destekliyoruz. Bu okullar, yüksek öğrenime, iş piyasasına veya her ikisine birden hazırlayan eğitim alanı tercihleri sunan okullar.
Bu tür okullarda, öğrenciler artık başka bir yere gönderilmeyecek, ancak gerekirse aynı okulun duvarları arasında eğitim alanı değiştirebilecekler.
Bu modernleşme, şelale sistemiyle düşünmeyi tamamen sonlandırmak için tüm malzemeleri sunuyor.

“Daha geç bir yaşta eğitim tercihi yapabilmeye imkan vermek” de çok tartışılan bir konuydu. 12 yaşında çocukların hayatlarını belirleyecek önemdeki gelecek mesleklerini seçmeleri çok erken değil mi?
Görünüşe göre bu konuda bir değişiklik yok. Önceki master planda, çocuklara, velilere ve öğretmenlere eğitim tercihlerini yaparken daha fazla zaman ve fırsat vermek için kapsamlı bir birinci derece-aşama öngörüyordu. Bunun doğru bir yöntem olmadığını mı düşünüyorsunuz? Neden?

Bütün öğrencilerin aynı dersleri takip ettikleri geniş bir birinci derece gerçekten de yok. Bunun modernizasyon senaryosu olması hiçbir zaman master planda da yer almamıştı. Bunu yaparsanız, her çocuğun ilgi alanlarının ve olgunluk düzeylerinin farklı olduğunu ve çocukların tercih yapmayı öğrenmek zorunda olduklarını haksız yere yok saymış da olursunuz. Bununla birlikte, birinci derecedeki oryantasyona odaklanmaya devam edeceğiz. Farklılaşmaya odaklanarak, gençlerin yeteneklerini keşfetmelerine olanak sağlıyoruz. Böylece, 1. derece oryantasyon rolünden tam olarak yararlanmak isteyen öğrenciler bunu gerçekleştirebilirler. ‘Seçici’ öğrenciler – daha 12 yaşında marangoz veya kaloriferci olmak istediğini zaten bilen öğrenciler- 2. yıldan itibaren hayallerinin mesleğine yönelmek için gerekli temel eğitim tercihi yapabilirler. Böylece, yapmaya söz verdiklerimizi yerine getirmiş oluyoruz. Okullar tüm öğrencilerin yeteneklerine ve isteklerine cevap vermeye cesaret etmelidir. Bir taraftan çok fazla geniş olmayan ve diğer taraftan aynı zamanda öğrencileri kilitlemeyen bir alışma/odaklanma birinci derecesinin uygun ve dengeli bir çözüm olduğunu düşünüyorum.

Reform planınız okulları bu reformu uygulayıp uygulamama konusunda serbest bıraktığı için de eleştiriliyor. Eğer bu reform çok gerekliyse niçin uygulamayı isteğe bağlı yapıyorsunuz?

“Özgürlük, hiçbir şey yapmamak anlamına gelmez.” 1 Eylül 2018’den itibaren uygulamaya başlamak istediğimiz modernizasyon ile okullar ve okul idareleri, onaylanan planın sınırları içinde hareket etmek zorunda kalacaklar. Örneğin, her okulun temel okur-yazarlık getirmesi, 1. sınıfta zorlu ve düzeltici paketler sunması gerekecek ve birinci derecenin birinci sınıfı tamamlandığında B-sertifikası veremeyecekler. Bu nedenle okul yönetimleri modernizasyon önlemlerini uygulayıp uygulamamaya karar verme özgürlüğüne sahip olmayacaklar. İstedikleri gibi kendilerini organize etmekte özgür olacaklar. Pek çok okul ziyaretimde, okulların kendilerine en uygun örgüt biçimini seçme zorunluluğunun gerekli olmadığı kanısında vardım. Flaman Bölgesi’nde okullar, kendi okul konseptlerini modernize etmek için eğitim özgürlüğünü kullanıyorlar. Bazıları için bu, belirli eğitim alanlarında uzmanlaşmış bir alan veya kampüs okulu. Diğer okullar için bu, yüksek öğrenime yönelik eğitim vermek anlamına geliyor.
Tabii ki altyapı da bir rol oynamaktadır: şehir merkezindeki küçük bir üniversite, kırsaldaki geniş bir kampüsten tamamen farklıdır.

GO!, Flaman Katolik Okulları, … reform planınızdan memnun değil. Plan Ocak ayında onaylandı. Temsilcilerle daha sonra görüşecek ve planı gözden geçirecektiniz. Bu buluşmalarda hangi sonuçları elde ettiniz? Bu buluşmalardan sonra reform planınızda herhangi bir değişiklik yapıldı mı? Yapıldıysa neler değişti?

Eğitimin herkesi etkilediği düşünülürse, herhangi bir eğitim reformu da daima bir uzlaşma olacaktır. Aksi halde, o reformun başarı şansı yoktur. Bu eğitim reformu da farklı değil sonuçta, bu nedenle eğitim alanındaki taraflar reformda olumlu unsurlar yanında değişmesini istedikleri unsurlar da buluyorlar. Öğrencinin çıkarlarının sürekli merkezde kalması önemli.

Eğitim modernizasyonu ancak herkes birbirini dinlemeye devam ederse başarılı olabilir. Bunlar sadece eğitimciler değil, aynı zamanda veli dernekleri, öğrenci örgütleri, sendikalar ve bu alanda rol oynayan sektörlerdir.
Hepsi tabii ki reformları pratikte nasıl bir yaklaşımla hayata geçireceğimiz konusunda farklı bir vizyon ya da bakış açısı sahibi. Ne mutlu ki dinleme isteği ve aktif işbirliği yapmak eğitim sektöründe daima yüksektir ve nihai ortak hedef, gelecek nesillerin de kaliteli eğitim almalarını sağlamaktır.

Bununla birlikte, eğitimde en büyük farkı yaratan yapılar değildir. Yapıları kolaylaştırmak, kültürleri gerçekleştirmek, her gün bir taş koyarak katkıda bulunan eğitim insanlarımız, öğretmenler, okul müdürleri ve destek personeli sayesinde oluyor. Bu modernleşme fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirip ilham verici ve ilgi çekici bir eğitim projesi ile her öğrenciye mümkün olan en iyi eğitimi vereceklerinden hiçbir şüphem yok.

İkinci kuşak göçmen ailelerin eğitime daha fazla katılımını istediniz. Bazı yabancılar ifadelerinizden dolayı kendilerini açağılanmış hissettiler. Bununla ne demek istediğinizi açıklamak ister misiniz? Bir bakan olarak talebinizi daha iyi formüle etmeniz gerekmez miydi?

15 yaşındakiler arasında yapılan bir Avrupa anketi olan PISA araştırmasının sonuçları, hepimiz için bir uyandırma çağrısı olmalı. İkinci kuşak göçmenlerin ilk kuşaktan pek de fazla iyi bir sonuç alamadığını görüyoruz, bu konuda bir şeyler yapmak için mümkün olan her türlü çabayı göstermeliyiz. Bu hükümet zaten bir takım tedbirler aldı. Örneğin, nispeten daha fazla yabancı kökenli öğrenciye sahip olan okullara ek mali destek veriliyor. Orta öğretim reformu bağlamında, dil de dahil olmak üzere tüm gençlerin gerçekten seviyelerini yükseltmek için temel okuma yazma becerisini sunuyoruz. Ayrıca, her yıl çok sayıda “gösterge öğrencisi”nin (Ana dili Flamanca değil, eğitim bursu, annenin diploması, …)bulunduğu okullara her yıl 300 milyon euro aktarılıyor.

Ancak velilerden de, tüm velilerden, ancak kesinlikle de okulda zorluklar yaşayan öğrencilerin velilerinden ek bir adım atmalarını talep edebiliriz.
Bu nedenle daha fazla angajmana olan talebim yardım eli uzatmaktı. Göçmen kökenli insanlarla çalışan birçok dernekten göçmen kökenlilerin de eğitimle daha fazla ilgilenme konusunda istekli olduklarını duyuyorum.
Zaten çok aktif olanların bu sayıyı artırmak istediklerini biliyorum. Buna yoğunlaşalım ve geliştirelim.

Bu, tabii ki, iyi örneklerin olmadığı anlamına gelmez. Aksine çok iyi örnekler var. Hem okulların hem de veli derneklerinin, velilerin katılımını teşvik etme konusunda çok sayıda iyi uygulamaları var.

Buna ek olarak, tüm ebeveynlerden çocuğunun okul ve okul kariyeriyle yakından ilgilenmelerini ve açık olmalarını rica ediyorum. Bu açık tutum gençlerimizin refahlarına ve okul sonuçlarına daima olumlu bir katkı yapacaktır.

Yabancı kökenli öğrenciler için, uzmanlaşmış dil desteğine erişim çok sınırlı. Programlar çok kısa (genellikle bir okul yılı) ve yabancı kökenli öğrencilerin başarısı, dil derslerini veren öğretmenlerin niteliklerine oldukça bağlı. OKAN eğitimi (yeni gelen yabancı kökenliler için kabul/entegrasyon sınıfları) ne zaman reforme edilecek ve daha fazla mali kaynak ve daha fazla takip koçları sağlanarak kuvvetlendirilecek?

2015-2016’da kabul eğitiminde yüksek bir artış gördük. Yabancı kökenli yeni gelen öğrenciler için kabul eğitimi alan öğrencilerin sayısı orta eğitimde % 64 arttı. Hatta ilköğretim okullarında bu oran% 74’tü. Flaman hükümeti olarak, herkes için eğitim hakkının güvence altına alınmasını ve devam etmesini sağlamak için ek kapasite yaratmaya ve eğitim desteğine önemli yatırımlar yaptık. Örneğin, 2016-2017 öğretim yılında 141 ek takip koçu görevlendirilmiştir. OKAN kabul sınıfını bitiren öğrencilerinin iyi takip edildiğinden emin olmak için 7,7 milyon euroluk ek bir yatırım demek bu. Yabancı kökenli yeni gelenlerin yarısı Afganistan, Suriye ve Irak’tan geliyor. Genellikle savaş bölgelerinden gelen çocuklar bunlar. Entegrasyonu da teşvik etmek için il travma psikologlarına yatırım yaptık, böylece bu çocukların normal bir okul kariyeri alma şansını en üst düzeye çıkardık.

30/06/2017, Serpil Aygün, Binfikir Gazetesi Haziran 2017 sayısı orta sayfa röportajı