binfikirlogo1

Brussels Experimental: Koromuzda Türklerin de yer almasını istiyoruz

Belçika’nın kültürel çeşitliliğini sanat ile bir araya getiren Brussels Experimental korosu, 30 Haziran’da Brüksel’de düzenlenecek Orfeo & Mecnun operasında sahne alacak. Üyeleri Belçika’da yaşayan farklı uyruklara ait insanlardan oluşan Brussels Experimental, enerjisini etnik çeşitlilikten alan deneysel bir sanat projesi olması özelliği taşıyor.


Binfikir olarak Brussels Experimental’ın kurucuları arasında yer alan Floris Lammens ve Rita Goetschalckx ile projelerinin bilinmeyen yönlerini konuştuk. Bize Batı Avrupa’nın tanık olduğu en farklı deneysel sanat projesinin nasıl ortaya çıktığını, etnik yapısının nasıl oluştuğunu ve nasıl sanat yaptıklarını anlattılar.
Çok büyük bir ekip çalışması ile sürdürülebilir hale gelen Brussels Experimental, yaz aylarında Belçika’da sürecek etkinliklerin ardından Brüksel’in dışında Avrupa’daki altı farklı şehirde sahneye çıkmaya devam edecek. Avrupa Birliği’nin (AB) desteklediği en büyük kültürel projenin içinde yer alan Brussels Experimental, yeni sezonda aralarında Türk katılımcıların da yer almasını istiyor.

Bir koroyu deneysel sanat projesine dönüştürmek fikri nereden geldi?
Floris: Fikir aslında besteci Peter Spaepen’den geldi. 30 Haziran’da düzenlenecek gösteride o da sahnede olacak. Peter, projede beraner çalıştığı bir diğer arkadaşı ile Opera Evi’nde düzenlenecek gösteri için bir koroya arıyordu. Böylece beraber çalışabilmek için bir fırsat doğmuş oldu. Bu aynı zamanda bize koromuz için yeni insanlar bulma şansı verdi. Koromuz, Brüksel’deki çeşitlilikten faydalanan deneysel bir proje. Operada beraber çalışarak koromuz için farklı kültürlerden yeni insanlarla tanışabilecek olmamız bizim için harika bir fırsat sundu. Amacımız sadece belli çalışmalarda değil ama tanıştığımız bu yeni insanlarla kalıcı olarak sanat yapmaya devam etmek. Koromuz içinde kültürlerarası etkileşimi yaşamak ve toplumsal hissi ortaya çıkarmak çok güzel bir deneyim. Şu ana kadar her şeyin çok iyi gittiğini söyleyebilirim. Bu belki de kültürel çeşitliliğin sandığımız kadar yüksek olmamasından olabilir. Çünkü kültürel çeşitlilik belli bir seviyeye geldiğinde bazı çatışmalar kaçınılmaz oluyor. Ancak biz şu ana kadar sorunsuz bir süreç geçirdik. Korodaki herkesin projenin bir parçası olduklarını hissettirmek için çok çalıştık ve bence en büyük başarımız bu oldu.

Farklı kültürlerden insanlar ile çalışabilmenin püf noktaları nedir?


Floris:Kendi projemiz hakkında konuşmak istersem, Brüksel’deki toplumu yansıtan deneysel bir sanat çalışması olduğunu söylemem gerekir. Brüksel’in en fazla kültürel çeşitliliğe sahip bölgelerinden biri olan Schaerbeek’te faaliyet gösteriyoruz. Koromuzda Kıbrıs’tan tutun Fas ve Portekiz’e kadar birçok milletten insan var. Bu kadar farklı kültürlerden insanlarla sürdürülebilir bir proje oluşturmamızı sağlayan ana faktör ortak diller kullanabilmemiz. Ben koroda en az iki dil konuşuyorum. Provalarda Fransızca, Flamanca ve İngilizce konuşuyoruz ancak bazı zamanlarda diğer dilleri de dinliyor ve anlamaya çalışıyorum. Bu aşamada önemli olan herkesin herkesi yeterince anlayabilmesi. Belli bir limit de çok önemli. Sadece kendiniz konuşmamalı, konuştuğunuz kadar dinlemeli ve herkesi anlayabilmelisiniz.
Dilin ardından grup entegrasyonunu sağlayan en önemli ikinci faktör, sergilediğiniz yaklaşım. Çok basit ve önemli detaylara dikkat etmeniz gerekiyor. Örneğin, korodaki herkesin ismini bilmelisiniz. Dahası, bu insanların her biriyle kişisel bir bağınız olmalı. Onları tanımalı ve anlamalısınız. Başlangıçta küçük oyunlar oynayarak herkesin kendisini tanıtmasını ve nereden geldiklerini anlatmalarına imkan verdik. Bu tür etkileşimler sayesinde grup içindeki paylaşımlarınızın giderek artmasını sağlıyorsunuz. Korodaki herkesin kendisini daha fazla açması, paylaşımların artması için halen gitmemiz gereken bir yol var. Koro içindeki kültürel karmaşa arttıkça etkleşimlerimizin de güçlenmesi gerekiyor. Bu çabayı göstermek kolay değil, oldukça vakit alıyor çünkü her gün görüşmüyoruz. Herkesi çabaları için ödüllendirmek, grup etkileşimini ve bağlılığı artırmak adına önemli faktörlerden bir diğeri. İnsanlara çabalarının karşılığında takdir sunmak kültürlerden de tamamen bağımsız bir paylaşım. Koro içindeki sağ duyuyu ve anlayışı güçlendiren bir yaklaşım ve insanları bir araya getirmek adına gerçekten harika bir etki gösteriyor.

Toplumun bu tür bir projeye yaklaşımı nasıl oldu?


Rita: Ben kendim için şunu diyebilirim ki, başlangıcından beri çok olumlu ve istek dolu karşıladım. En başında Floris’i tanımıyordum. Başka bir koroda çalıştığım için ocak ayında tanışma şansımız oldu. Korosuna dahil olduğum St. Peters Leuven’de iki yıl önce sahnenin dışında çıkmasını istediğimiz bir çalışma başlattık. Sahnenin etrafında yer alan profesyonel sanatçıların yanı sıra amatör sanatçıların da bir araya gelmesini istedik. Yerel ve yurt dışından gelen insanları bir araya getirerek farklı bir sanat tecrübesini yaşamalarını amaçladık. Bugün yerel projelerin giderek büyüdüğüne birbirleriyle etkileşime girdiğini görüyoruz.

Koronuzda etnik çeşitliliği nasıl ortaya çıkardığınız?
Rita: Koro ekibimizde yer alan Muhammed Mumi, yeni üyelerin belirlenmesi aşamasında başrolü oynuyor. Müzik akademilerini geziyor, müzik öğretmenleriyle konuşuyor ve Flaman komümitesindeki bağlantılarını gözden geçiriyor. Ben de bu şekilde bu projeye dahil oldum. Sahip olduğumuz ağı kullanmanın komünite merkezlerinde çağrı yapmaktan çok daha etkili olduğunu fark ettik. Bir merkezden yapılan çağrıların, istediğimiz grupları oluşturmamıza yardım etmediğini gördük. Böylece koro üyelerini farklı komünitelerden kendi çabamızla bulmaya karar verdik. Mumi’den yardım istedik çünkü kendisi koroda yer alan bir insan ve geniş bir ağı var. Onun dahil olmasıyla farklı kültürlerden birçok insana erişmeyi başardık. Koromuzdaki kültürel çeşitliği Türklerin ve Afrika kökenli kişilerin katılımıyla güçlendirmek istiyoruz çünkü şu an projemizde en az temsil edilenler onlar. Oysa Belçika’da çok fazla Türk ve Afrika kökenli insan yaşıyor.

Floris: Farklı kültürlerden insanların oluşturduğu bir koro kurmak bizim için çok önemli çünkü Belçika’da bu örneği çok az rastlanan bir çalışma. Bize en başından destek veren Peter bir besteci ve bugüne dek birçok koro ile çalıştı ve ben de Belçika’da birçok başka koroyu dinleme şansı buldum. Ancak etnik çeşitliliği öne çıkaran örneklerin çok az olduğunu gördük. Bu da bize kendi projemizi güçlendirmek için ilham verdi. Böyle bir projede kültürel geçmişinizi bir kenara koymanız gerekiyor. Çünkü diyelim ki farklı dinlerden insanların oluşturduğu bir koronuz var ve siz pazar ayinlerinde söylenen bir Mozart bestesini seslendireceksiniz. Bu, diğer dinlerdeki insanlara Hıristiyanlığı kabul ettirmeye çalışmak gibi bir baskı doğurabilir. Kendi projemizin en güzel yanı, Batı ve Doğu müziğini bir araya getirmesi. Aynı zamanda farklı kültürlerdeki insanların bir araya gelerek tanışmalarını sağlıyor.

Projenizin toplum içinde nasıl bir değişim sunmasını umuyorsunuz?
Rita: Amaçlarımızdan bir tanesi Belçika’daki toplumun daha da bir araya gelmesini sağlamak. Farklı dillere sahip bir koro ile toplumu bir araya getirmek açık fikirli bir projenin yaklaşımlarından biri. Dil, sadece ağzınızdan çıkan kelimeler değil aynı zamanda fiziksel bir ifadedir. Müzik, bir şey konuşmadan bir dili aktarmanın, diğer insanlara onu iletmenin yolu ve bence toplumlarda bunu daha çok yapmaya ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için çeşitliliğe ihtiyacımız vardı ancak uygulamak hiç de kolay değildi. Ocak ayından bu yana ise belirgin bir ilerleme kaydettiğimizi söyleyebilirim.
Floris: Koromuzda geçmişte farklı kültürlerden insanlar bulunuyordu. Ancak bu tür bir projede pratik olmak kolay değil. Çok zaman gerektiriyor ve bir süre sonra çok fazla kişi ayrılabiliyor. Sürdürülebilir kılmak için kendinizi gerçekten vermeniz ve bağlılık göstermeniz gerekiyor.

İlk deneyimleriniz sizlere ne gösterdi?
Floris: Koro çalışmamız şu aşamada yerel bir proje. Bu açıdan bakarsak aslında değişimin de buradan başladığını söyleyebiliriz. Yerel komünite içinde farklı seviyeler oluşmasını istiyoruz. Aynı zamanda aramızdaki sınırların kalkarak insanların sanat ile yaklaşmalarını hedefliyoruz. Ancak sanatın da sınırları var. Brüksel’de birçok göçmen var ve her birinin belli sorumlulukları bulunuyor. Örneğin bizimle çalışmaktan çok mutlu olan Afgan asıllı bir arkadaşımız vardı ancak bir yetenek avcısı projesi için bizden ayrılmak zorunda kaldı.
Rita: Brüksel’de bu tarz bir kültürel çalışma ilk kez yapılıyor. Müziği kültürlerin buluşma noktası olarak kullanıyoruz ve bunun için başarılı bir çalışma sergilediğimizi gördük.

Yakın gelecek için planlarınız neler?
Rita: Bizler için en büyük mücadele, grubumuzun en azından çoğunluğuna uyacak yeni fikirler üretebilmek. Kültürlerin hepsiyle uyum sağlayacak ve etkileşimlerini sağlayacak fikirler olması çok önemli. Aynı zamanda Brüksel’deki toplumla bağlantı kurabilecek sanat çalışmaları hayata geçirmeliyiz. Brüksel’in yanı sıra farklı kentlerde de çalışmalarımız olacak. Anvers’te oluşturduğumuz 12 kişilik küçük bir koro ile bu yaz orada etkinlikler yapacağız. Brüksel’deki koromuza kıyasla çok daha küçük olduğu için Anvers grubuna yardım etmeleri adına dışarıdan altı kişi ile de çalışıyoruz. Anvers’teki çalışma, kukla tiyatrosu içeriyor ve Brüksel’dekinden farklı bir konsepte sahip. Çünkü farklı şehirlerdeki gruplar birbirinden tamamen ayrı ve kendilerini yansıtmak için seçtikleri anlatım yöntemleri de değişiyor. Anvers’teki grubun özelliği de Brüksel’deki gruptan daha küçük olmalarına rağmen kültürel çeşitliliğin daha fazla olması.

Floris: İyi bir sanat ortaya koymak istiyoruz. Başarılı projelerle yolumuza devam etmek en büyük isteğimiz. Opera ile yapacağımız çalışma sadece bir yıllık bir proje değil. Sonbahar’a kadar Anvers’teki etkinliklerimiz devam edecek. Sonrasında sadece kadınların veya erkeklerin şarkı söylediği koro çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İlk olarak erkeklere odaklanan bir çalışma var ancak bunun sebebi karşımıza çıkan konunun doğasından kaynaklanıyor. Tiyatro ile gerçekleştirilecek olan koro, birkaç ay önce Belçika’nın açıklarında keşfedilen bir Alman denizaltısını konu alıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda batan UB-29, bugün dokunulması yasak bir mezar olarak denizin tabanında yatıyor. Geçtiğimiz yıl keşfedilen denizaltının tüm kapaklarının kapalı olduğu anlaşıldı. Bu da halen mürettebatın içeride olduğu anlamına geliyor. Onları anmak için gerçekleştirilecek etkinlikte koronun söyleyeceği şarkıları Peter besteliyor. Etkinlik için yaz ayları boyunca provolar yapacağız. Eylül ayında ise batığın açıklarında yattığı Ostend’e gideceğiz. Şu an takvimimizde 10 veya 12 konser var. Denizaltının sadece erkekleri içeriyor olması, bu etkinliğin onlara özel bir anma seronomisine dönüştürecek. Denizaltı projesinin ardından yine tüm grup üyelerinin yer alacağı yeni bir proje üzerinde çalışmaya başlayacağız. Detayları üzerinde şu an çalışıyoruz.

Medyanın size gösterdiği ilgi ne boyutta?
Floris: Brüksel’deki Fransız komünitesinden büyük bir destek var. Aynı zamanda Peter başta olmak üzere sanatçı çevresinden destek alıyoruz. Bize katılmak isteyen herkese kapımız açık. Lütfen kültürünüzü ve sesinizi getirin, sizi bekliyoruz. Uzun süreden beri beraber olduğumuz grupla mevcut projeleri benimsemiş durumdayız. Yakın dönemdeki etkinlikler sona erdikten sonra yeni projelerde bizimle söyleyecek yeni arkadaşları bekliyoruz. Bizleri tanımasını sağlayacağınız Türk okuyuculara da katılımcı veya ziyaretçi olarak her zaman kapımız açık.
Koro olarak iki yıl önce bir araya geldik. Müzik tiyatrosunun prömiyeri Brüksel’de 30 Haziran’da olacak. Brüksel’in yanı sıra Avrupa’da altı şehirde etkinlikler devam edecek. Tüm proje için Avrupa Komisyonu’ndan 2 milyon Euro destek alındı. Bu Avrupa Birliği’nin (AB) bir sanat projesi için bugüne dek sağladığı en büyük desteklerden biri. Yerel olmasına rağmen Belçika içinde daha fazla duyulması bizler için ve özellikle ileride hazırlanacak çocuk koroları için çok fayda sağlardı. Medyanın da ileride daha fazla ilgi göstereceğini umuyoruz.

Brussels Experimental hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz web sayfalarına göz atabilirsiniz:
www.brusselsexperimental.be

Röportajla ilgi haberimiz:
http://www.binfikir.be/2018/06/28/bruksel-operasindan-davet-tum-bruksellileri-30-haziranda-ask-ayrilik-ve-hasret-yurusune-bekliyoruz/

28/06/2018, Müfit Yılmaz Gökmen
Foto: Serpil Aygün