binfikirlogo1

Belçika’da şokla kurban kesimi hakkında bilinmeyenler: Hayvan Hakları Derneği Gaia’nın amacı ne?

Şoklayarak kurban kesimi Belçika’da yaklaşık 10 yıldır tartışılan bir konu. Son olarak Flaman Bölgesi ve Valon Bölgesi 2019 yılından itibaren kurbanın uyuşturularak kesimini yasaklayan kararlar aldı. Brüksel Bölgesi henüz karar almasa da benzer yönde karar alması bekleniyor. Ancak Belçika’da uyuşturma ile kesim dedikleri şu anki uygulama nedir, İslami kesim nedir, 2019 Yılından sonra uygulanancak elektro şokla kesim nedir, bazı Müslüman ülkeler elektro-şokla kesime onay verirken, neden Belçika Müslüman Toplumu’nu temsil eden Belçika İslam Temsil Kurumu (MEB) elektro-narkozla kesime karşı çıkıyor? Belçika Hayvan Hakları Derneği Gaia hayvanların şoklanarak kesimini neden savunuyor? Neden kurban bayramları öncesi bayramın tadını kaçıran kampanyalar yapıyor? Tüm bu soruların cevaplarını almak üzere Müslüman Temsil Kurumu Alimler-Teologlar Konseyi Başkan Yardımcısı Şemsettin Uğurlu ve Belçika Hayvan hakları Derneği Gaia Başkanı Michel Vandenbossche ile röportaj yaptık. İlk olarak Binfikir’in 3 aylık dergi formatında geçtiğimiz Nisan-Mayıs-Haziran sayısında yayınladığımız bu ortak röportajın, Gaia Başkanı Michel Vandenbossche ile yaptığımız bölümünü burada yayınlıyoruz.
Müslüman Temsil Kurumu Alimler-Teologlar Konseyi Başkan Yardımcısı Şemsettin Uğurlu ile yaptığımız bölümünü ve Belçika Diyanet Vakfı Müdürü Coşkun Beyazgül’ün T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın websitesinde bir süre yayınlanıp sonra kaldırılan “ eloktro-narkozla uyuşturmaya onay veren Fetvası” ile ilgili açıklamasını da röportajın sonundaki linkten ayrıca okuyabilirsiniz.

Michel Vandenbosshe “Amacımız belirli bir toplumsal gruba saldırmak değil, sadece hayvanların iyiliği için çalışıyoruz”

Serpil Aygün: Hayvan haklarını savunan bir dernek olduğunuzu ve hayvanların acı çekmeden kesilmesi için uğraştığınızı biliyoruz ama uyuşturularak hayvan kesimi konusundaki mücadeleniz, özellikle dini olarak kesilen kurbanlar için Müslüman toplumunda sorun yaratıyor. Müslüman toplumu dini bir vecibelerinin yerine getirilmesinin engellendiğini ve sizin verdiğiniz mücadelenin sadece Müslüman toplumun dini bir inancını hedeflediğini düşünüyor. Bu nedenle Gaia olarak uyuşturularak kesim için bu kadar mücadele etmenizin gerekçesini size sormak istedik.

Michel Vandenbosch: Bizim birinci prensimiz, eğer bir hayvanın acısını yok edebilecek bir teknik varsa bu tekniğin kullanılmasını sağlamak. Uyuşturmadan koyun, sığır, inek vs. hayvanları kestiğinizde bu hayvanların çok acı çektiğine dair bilimsel bir uzlaşma var. Avrupa Veterinerler Birliği, Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı, Belçika Flaman ve Frankofon Veterinerler Birliği gibi pek çok uzman kuruluş bu konuda hemfikir. Tüm bunları bildiğinizde uyuşturmadan kesimin hayvana acı verdiğini daha fazla inkar edemezsiniz ve kabul etmek zorundasınız.
Burada problem tüm gelenekler de olduğu gibi, bir toplumda uzun süredir var olan bir geleneği, bir yöntemi değiştirmek kolay olmuyor.

İslam’da hayvanlara karşı iyi davranmak konusunda etik bir tutumun olduğunu, hayvanlara kötü davranmanın yasaklandığını bildiğimiz için İslam toplumunun bu konudaki bilimsel araştırmaların gösterdiği bu uyuşturmadan kesimin hayvanlara acı verdiğini kabul etmelerini bekliyoruz.

Hatta İslam’da anlatılan bir hikaye hep aklımda kalmıştır:”Hz. Muhammed bir gün develerin satıldığı bir pazara gidiyor ve orada üzerine çok yük yüklenmiş bir devenin O’nun kulağına eğildiği, ‘ kendisine çok kötü davranıldığını anlattığı ve yardım istediği’ bunun üzerine Muhammed’in o deveyi hemen satın alarak özgür bıraktığı” anlatılır. Son derece güzel bir hikaye. Bu hikaye dünyaca ünlü sanatçı Leonard de Vinci’nin biyografisinde anlatılan bazı yaşanmış olaylarla çok uyuşan bir hikaye:”Leonard, bir gün pazara gidiyor ve orada kuşların kafese konulduğunu görüyor. Kuşların uçmak için yaratıldığını söyleyen Leonard, pazardaki tüm kuşları satın alıyor ve onları gökyüzünde serbest bırakıyor.” Bu iki hikayeyi önemli buluyorum çünkü Batı toplumunun kurucu figürlerinden biri olan Leonard de Vinci ile İslam’ın kurucu figürü Muhammed’in bu ortak davranışı, Batılı- Doğulu, Müslüman-Katolik, bizlerin benzerliklerini ortaya koyan hikayeler. Buna rağmen uyuşturma ile hayvan kesiminde sorun nerde? İslam Temsil Kurumu’ndan benim görüştüğüm kişiler, bilimsel olarak ifade edilen bu uyuşturmadan kesimin hayvana acı çektirdiği gerçeğini kabul etmek istemiyorlar. Burada mutlaka belirtmeliyim, İslam inancına sahip bireylerlerden bahsetmiyorum. Sorun İslamı Belçika’da temsil eden kurumlarda! Benim iletişim kurduğum kişiler (Türk, Kuzey Afrikalı ya da Fas kökenli fark etmiyor), bilimsel olarak uzlaşılan bir konuyu “uyuşturarak kesimin en acısız yöntem olduğunu” kabul etmiyorlar. Bir ya da iki Türk ya da Arap kökenli veterinerin, hayvanın uyuşturulmadan boğazının kesilmesinin, hayvana en az acı veren yöntem olduğunu söylemesi, bunun doğru olduğunu göstermiyor. Dünyadaki veterinerlerin büyük bir çoğunluğu, hayvan acı çekiyor diyorsa, sadece bir iki veteriner karşıt görüş bildiriyor diye bunu kabul etmemeyi gerektirmiyor.
İkinci olarak da AB yasalarına göre hayvan kesiminde uyuşturma zaten mecburi. AB sadece dini amaçlarla kesilen hayvanlar için yasada bir ayrıcalık tanıyor. Burda da yasayı hangi sertlikte uygulayacağı, üye devletlere bırakılmış durumda. Şu anda dini gerekçelerle dahi olsa uyuşturmadan kesimi yasaklamış Danimarka, İsviçre, Norveç gibi ülkeler var.
Gaia olarak burada bizim derdimiz, ‘hiçbir zaman dini ibadetin yasaklanması’ olmadı ve değil. Bizim derdimiz, ‘eğer hayvanın acı çekmesini en aza indirecek bir yöntem varsa, bu yöntemin uygulanmasını istemek’, en azından etik sorumluluğumuzdur.

Ayrıca burda belirtmeliyim ki, geleneksel yöntemle boğazı kesilen hayvan, kesen kişi ne kadar ehil olursa olsun, bıçak ne kadar keskin olursa olsun, yapılan araştırmalar yine de hayvanın çok ciddi bir acı çektiğini gösteriyor.

S.A.: Benim görüştüğüm Alimler konseyi yetkilileri, uyuşturma yöntemi olarak iki yöntemin uygulandığını ve bunların aslında uyuşturma olmadığını anlattılar. Biri hayvanın beynine demir bir çubukla girilerek, bir de hayvanın başına sert bir cisimle vurularak yapılan uyuşturma yöntemi.

M.V.: Demir bir iğne ile girilen yöntem mevcut. Başına cisimle vurulma yöntemi ise tamamen yasaklandı. Dini gerekçelerle dahi olsa yasaklandı. Hiçbir şekilde uygulanmıyor. Demir bir çubukla (kalın bir iğne) hayvanın beynine girilmesi ile yapılan uyuşturma yönteminde ise hayvanın sinir sistemine girilerek hayvan komaya sokuluyor. Hayvanın kalbi çalışıyor ama beyni ve sinir sistemi uyuşturularak komaya sokulmuş oluyor.

S.A: Bu yöntemin de uyuşturma olmadığı söyleniyor. Çünkü bu şekilde uyuşturulan hayvan, kesilmese de ölüyor deniliyor. Yani hayvan uyuşturulmuyor, ölüm süreci başlatılıyor. Bu nedenle de İslami olarak kesime uygun olmadığı söyleniyor.

M.V.: Bu yöntemle hayvanın bilinci kayboluyor.Kalbi hala çalışıyor. Aynen bir insanın bitkisel hayatta olması gibi bir durum bu. Hayvan bitkisel hayattan kurtarılabilirse yaşayabilir ama eğer bu konuda İslam Teologlarının (Alimlerin) bir sorunu varsa bunu anlayabilirim.
Bu durumda pek çok İslam ülkesinde fetva verilerek onaylanan elektro-narkoz ile uyuşturmaya olumlu bakmaları gerekiyor. Çünkü bu yöntemle hem hayvan acı çekmiyor, hem de zaten İslam ülkelerinde bu yöntemle uyuşturulan etleri helal olarak tüketiliyor.
Bugün Yeni Zelanda bütün dünyaya helal koyun eti satan en büyük ihracat ülkesi. Belçika’ya da helal koyun eti Yeni Zelanda’dan geliyor. Bu etler Mali, Endonezya, Malezya, Mısır vb. İslam ülkelerine helal sertifikası ile satılıyor ve Müslümanlar bu etleri tüketiyor. Yeni Zelanda’da helal sertifikalı etler, elektro-narkoz yöntemi ile uyuşturularak kesilen koyunlardan elde ediliyor. Yani ortada uzlaşılacak bir yöntem varken, Müslüman liderler; bu yöntem üzerinde görüşmeleri sürdürmek değil, tamamen bloke ederek ‘biz uyuşturmaya’ karşıyız tavrı sergiliyor. Zaten Belçika’da da 2019 yılında zorunlu hale getirilen uyuşturma yöntemi, elektro-narkoz şeklinde olacak. Bu konuda Hükümet, henüz elektro-narkozla uyuşturma için altyapı olanakları olmamasına rağmen, bir adım attı ve 2019’dan itibaren bu altyapı çalışmalarını da tamamlamak zorunda. Yani bu konuda uyuşturularak kesimi isteyen biz Gaia ve Belçika Valon ve Flaman hükümetleri Müslüman Toplumu için bir adım attı. Biz Gaia olarak diyalogtan yanayız. Ancak siz elektro-narkozla uyuşturma gibi uzlaşılabilecek bir yöntem varken, hala uyuşturularak kesime karşıyız diye diretirseniz, diyalog kurulamaz.

S.A.: Uyuşturularak hayvan kesiminin taraflarından biri olarak siz-Gaia ve Hükümet, elektro-narkozla uyuşturmaya olumlu bakıyorsanız, bazı Müslüman ülkeler de elektro-narkozla uyuşturmaya fetva veriyor ve zaten bu etleri tüketiyorsa, Belçika’da neden bu sorun çözülemiyor? Çünkü Müslüman toplumu Gaia’nın asıl derdinin hayvan haklarını korumak değil, Müslümanlara karşı bir kuruluş olduğunu düşünüyor. Ortak bir nokta varsa neden Müslüman Toplumu ile Gaia bir barış sağlayamıyor?

M.V.: Öncelikle hem kurum olarak Gaia hem de benim kişisel olarak Müslüman Toplumu’nu ya da herhangi başka bir toplumu dışlama, onların inançlarını yaşamalarına engel olma gibi bir niyetimiz asla olmadı, olamaz da. Gaia’nın içinde Müslüman olan üyelerimiz de var. Yani Gaia’ya Müslümanlar dışında herkes üye olabilir diye absurd bir kuralımız yok! Yıllar önce 90’lı yıllarda hayvan hakları için düzenlediğimiz bir eylemde, Irkçılığa da karşı olduğumuzu bildirmiştik. “Irkçılığa karşıyız” ifadesi taşıdığımız pankartlar arasında vardı. Üzülerek ifade ediyorum; ‘kimse bunları görmedi, görmüyor!’ Müslümanlarla ilgili bir sorunumuz olmadığını bir kaç örnekle açıklamaya çalışacağım. Bundan bir kaç yıl önce kesimhanelerde uyuşturmadan kesim yapmak mümkündü. Ancak uyuşturmadan kesimde dahi kurallara uymadan kesim yapılabiliyordu. Bu nedenle birkaç kez araya girmek zorunda kalmıştım. Böyle bir zamanda hayvanını kestirmek için gelen Müslümanlar, kesimhanede gördüğü yanlış uygulamalar için benden yardım istiyorlardı. Bulardan biri beni diğerlerine göstererek, ‘O bir kahraman, O cennete gidecek, çünkü O hayvanların iyiliği için buraya geldi” diye gösteriyordu. Aynı anda da bir başka Müslüman “hayır O cehenneme gidecek, çünkü O bize karşı” diyordu. Birinin bana cennetlik, öbürünün cehennemlik dediği iki Müslüman’ın ortasında kalmıştım. Yine 2004 Yılı ortalarında Brüksel Camileri Birliği’nin İmamı ile tanışmıştım. Bu İmam Kuran-ı ezbere biliyordu ve uyuşturmaya karşı değildi. Bana Kuran’dan bir ayet okudu. Tamamını hatırlamıyorum ama şöyleydi ” göklerde uçan kuşlar ve yerdeki hayvanlar, aynen senin gibi, insanoğlu gibi. Aynıyız.” Çok güzel bir ifade bu. Kuran’da var olan bir ayette söyleniyor. Muhammed ile deve hikayesini de O’ndan dinlemiştim. Bu İmamla Gaia ve Müslüman toplumu arasında diyalog kurulması konusunda anlaşmıştık. Ona elektro-narkozla uyuşturma yöntemini açıklamıştım. Bu şekilde uyuşturma ile kurban kesimine sıcak bakmıştı ve birlikte ” uygun yöntemle hayvanın uyuşturulup kesilmesinin, uyuşturulmadan kesimden çok daha fazla İslam’ın ruhuna uyduğunu” ifade eden ortak bir basın duyurusu yapmıştık. Amacımız Brüksel’in diğer camilerini de biraraya getirip, öncelikle uyuşturularak kesimin kabul edilip, bundan sonra İslam için en uygun uyuşturma yönteminin belirlenmesi üzerine birlikte çalışmaktı. Yani diyalogtan yanaydık. Malesef gerçekleşmedi. Bizim amacımız İslamı hedef tahtasına koymak değil. Tam tersi aslında, İslam’a da uygun bir uyuşturma yöntemi üzerinde anlaşılması Müslüman Toplumu’nun algılaması açısından da olumlu. Bu sorunun çözülmesinden Müslüman Toplumu da kazanacak. Çünkü Müslüman olmayan toplumun gözünde Müslüman Toplumu ‘hayvanların iyiliğini istiyoruz dese de aslında hayvanları hiç de düşünmeyen, geleneklerinde hayvanların yararına değişime yanaşmayan’ bir toplum olarak görülüyor. Malesef, şu anda bazı İslam Kuruluşlarının Flaman ve Valon Bölge hükümetlerinin 2019’dan itibaren uyuşturulmadan kesimi yasaklamasına karşı bir üst mahkemeye başvurmaları da aynı şekilde, Müslüman olmayan topluma yanlış mesajlar gönderiyor. Müslüman olmayan toplumun bu bakış açısını pekiştiriyorlar. Burada tam da sorunun özüne geliyoruz. Çok üzücü ama benim izlenimim Müslüman liderler toplum üzerindeki güçlerini, liderlik pozisyonlarını kaybetmek istemiyorlar. Tek tek birey olarak tanıştığımız ya da bana gelip Gaia’nın neden uyuşturulmadan kesime karşı olduğunu açıklamamı isteyen pek çok Müslüman; İmam ya da İslam Teologlarının onayı olduğu sürece uyuşturarak kurban kesmeye olumlu baktıklarını söylüyorlar.

S.A.: Müslüman liderlerin güçlerini kaybetmek istemedikleri konusunu anlayamadım. İslam Teologları ya da imamlar, Müslüman toplumu uyuşturulma ile kesime karşı bir pozisyona sokarak nasıl bir çıkar elde ediyorlar? Biraz açar mısınız?

M.V.: Bu tabii ki sadece benim değerlendirmem. Bilimsel bir araştırmaya dayanmıyor. Meselenin ‘kimlik’ ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Ayrımcı uygulamalar malesef mevcut. İnsanlar ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyorlar. Bu kesinlikle kabul edilemez. Toplumsal yaşamımızda her şeyin mükemmel gitmediğini biliyoruz. Bunları yok etmek için birlikte hareket etmemiz gerektiği ise somut bir gerçek. İnsanlar dini inançlarını tam olarak yaşayamadıklarını hissediyorlar ve bazı imam ya da dini liderin bu hayal kırıklığını, toplumdaki kendi pozisyonlarını korumak için kullandıklarını düşünüyorum. Burada bütün imamların aynı şekilde davranmadığının da altını çizmek isterim. Amacım imamları hedef tahtasına koymak değil. Ancak bazı imam ya da İslam konusunda söz söyleme yetkisi olan liderlerin, İslam konusunda, İslami kesim konusunda son sözü biz söyleriz, bunun yetkilisi biziz, bizden başkalarının söyledikleri ile hareket etmeyiz, gibi bir yaklaşımla, toplumda kendi pozisyonlarını kaybetme korkusu ile davrandıklarını düşünüyorum. Bu tamamen insani bir durum. Bunun Müslümanlıkla ya da başka bir dini ya da toplumsal grupla ilgisi yok. İnsanlar varolan bazı konumlarını kaybetmek istemiyorlar. Yani uyuşturma ile kesimi ele alırsak, yıllardır kullanılan uyuşturmadan kesimi kullanan bir toplum, hayvanları uyuşturarak kesen bir toplumla karşılaşıyor ve bu yeni duruma ayak durması kolay olmuyor. Ancak burda altını çizmek istiyorum; sokaktaki Müslüman vatandaş uyuşturularak kesimi imamlar ya da dini liderler kadar sert bir şekilde karşılamıyor. Hayvanın daha az çektiğini anlayan Müslümanlar, uyuşturmaya karşı çıkmıyor. Yani sorun Müslüman toplumu düzeyinde o kadar büyük bir sorun değil. Bunun bir kaç örneğini yukarda verdim. Benzer şekilde dikkatimi çeken bir husus da; ilk kuşak Müslümanlar- Türk ya da Arap kökenli farketmiyor- uyuşturma ile kesimi, genç kuşak müslümanlardan çok daha kolay kabul ediyor. Genç kuşak, biraz da ergen bir tavırla, kendisine dayatıldığını düşündüğü şeye karşı direniyor. Eğer bu gençler bir de farklı akımlar tarafından kullanılıyor ise yeni uygulamaları alkışla karşılamıyor tabii. Devlet tarafından konulan yasaları kendilerine karşı, yaşam ve inanç özgürlüklerine karşı eylemler olarak görüyorlar.

S.A.: Peki bu kadar yıldır Müslüman Temsil Kurumu ile hiç iletişim kurdunuz mu?
M.V.: Evet bir kaç kez.
S.A.: Sizin bir defa iletişim kurduğunuzu ama henüz görüşme yapmadan, medyaya Müslüman temsil Kurumu ile görüştüğünüzü anlatan bir basın duyurusu gönderdiğinizi söylediler. Bu davranışınızın da esasında diyalog ile değil, işin medya ve reklam kısmı ile ilgilendiğinizi düşündüklerini söylüyorlar. Bu konuda ne diyeceksiniz?

M.V.: Evet biz bunu kamuoyuna duyurmak istedik ama bunu pozitif bir gelişme olarak gördüğümüz için yaptık, başka herhangi bir gizli ajendamız olduğu için değil. Ama tabi siz bunu anlatınca, daha dikkatli davranmış olsaydık diye düşünüyorum. Önce görüşüp sonra ortak bir duyuru yapsak daha iyi olurmuş belli ki. Demek ki yanlış değerlendirmişiz. Ama buna rağmen yine diyalog kurulabilir. Gerçekten diyaloğa açığım. Ancak bunca yıl mücadeleden sonra bir tek koşulumuz var: yasalaşmasını 22 yıllık mücadeleden sonra başardığımız, uyuşturularak kesimin öncelikle kabul edilmesi lazım. Bundan sonra İslam için hangi uyuşturma tekniğinin en uygun olduğunu görüşebiliriz.

S.A.: Gaia, uyuşturmadan kesime karşı bu kadar kampanya yapıyor, yasa çıkarmak için politikacıları ikna ediyor ama örneğin neden kazların zorla beslenmesi (foie gra-fuagra) ya da İspanya’daki boğa güreşlerine sesini çıkarmıyor’ şeklinde eleştiriler var.

M.V.: Bu kesinlikle doğru değil. Gaia’nın websitesini açıp baktığınızda bizim yıllardır zorla beslenmeye (foie gra-fuagra) karşı mücadele eden bir kurum olduğumuzu göreceksiniz. Bir kaç ay önce 4 Televizyon kanalında fuagraya karşı alternatif sunan reklam filmleri yayınladık. Radyo spotları yayınladık. 375 bin kişi tüm marketlerde fuagraya karşı eylem yaptı. Sadece Belçika değil, Fransa’da da yaptık bu kampanyayı. Sadece bizim web sitemize bakmaları bunun doğru olmadığını görmeleri için yeterli. Bakın ben Müslümanlar tarafından değil ama hayvan tüccarları tarafından ölümle tehdit edildim. Sadece bu değil, yengeçlerin canlı canlı sıcak suda öldürülerek yemeğe hazırlanmasına karşı da yıllardır mücadele ediyoruz. İspanya’daki boğa güreşlerine karşı da mücadele veren kurumlarla dayanışma içindeyiz. Ama her yerde olmamız mümkün değil. Mücadele ederken en etkili şekilde önceliklerimizi ve mücadele edeceğimiz alanları belirliyoruz. Yani sadece uyuşturmadan kesime karşı mücadele etmiyoruz ama uyuşturmadan kesime karşı da mücadele ediyoruz. Çünkü bizim mücadelemiz hayvanların iyiliği için. Bu mücadelenin de tek bir kazananı ya da kaybedeni var. O da hayvanlar! Uyuşturmadan kesim için 22 yıldır mücadele veriyoruz. 22 Yıldır, hükümet ‘hayır’ diyor, Müslümanlar ‘hayır’ diyor, Yahudiler ‘hayır’ diyor. 22 Yıl sonra bugün ancak hükümet ‘evet’ diyebildi. Ortaçağ da kedileri yakıyorlardı. İnsanlar buna bakıp gülüyordu. Ama artık çağ değişti. Artık kimse kedileri yakıp gülemiyor. Hayvan hakları, hayvanların yaşam kalitesinin düzeltilmesi zamanla gelişen bir kavram. Bugün ortaçağ Hristiyanlığındaki uygulamalar nasıl artık geçerli değilse, İslam inancının ortaya çıktığı dönemlerde olmayan olanaklar şu anda var. Hayvanın acı çekmeden kesimine uygun ve İslam inancına da uyan teknikler bugün var ve İslam felsefesinde olan hayvan hakları korunarak, dini ritüeller yerine getirelebilir.

S.A.: Bir de sizin kurban bayramı öncesi yaptığınız kampanyalar var. Bu kampanyaların da tam kurban bayramı öncesi yapılması ve özellikle de sorunlu kesimhanelerdeki kanlı, vahşi kesimlerin görüntülerinin paylaşılması, gözünden kan damlayan beyaz bir koyun afişlerinin her yerde asılması da Müslüman toplumu tarafından provakasyon ve sadece Müslümanları hedef alan eylemler olarak görülüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

M.V.: Tabii bu kampanyalardan Müslüman toplumun rahatsız olmasını anlayabilirim. Ancak bizim de amacımız mesajımızı en etkili şekilde vermek. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve mesajımızı en etkili şekilde vermek bizim en doğal hakkımız. Aynı şekilde Müslüman toplumun da dini ve sosyal dayanışmayı içeren Kurban Bayramını yaşamak ve bunu yaymak da en doğal hakkı. Örneğin bazı televizyon kanallarında Müslüman Toplumun Kurban Bayramını nasıl yaşadığını anlatmak için Müslüman bir ailenin evine kameralarla konuk olup, bu çekimleri yayınlıyorlar. Bu çekimler kurban bayramında yapılıyor ve yayınlanıyor. Kurban bayramından önce ya da sonra değil. Çünkü tam da kurban bayramı zamanında bunu göstermek gerekir. Bizim için de aynı şekilde kurban bayramı hayvanların uyuşturulmadan kesildiği ve acı çektiği dönemlerden biri ve o zaman da eylem yapıyoruz ama kurban bayramı dışında da eylemler yapıyoruz. Örneğin Valon ve Flaman Parlementolarının uyuşturmadan kesimi yasaklamayı oylayacağı gün, bizim eylem tarihlerimizden biri idi. Bunlar etkili tarihler ancak bunlar dışında da yıl içinde pek çok eylem yapıyoruz, o eylemler bu tarihlerdeki eylemler kadar görülmüyor! Şunun bir kere daha altını çizmek isterim: bizim bu kampanyalarda amacımız hiçbir zaman kurban bayramını hedef almak olmadı. Kurban bayramı zaten durumu iyi olanların, daha kötü olanlarla dayanışmasını sağlayan bir bayram. Biz sadece bu dayanışma bayramının hayvanlara acı çektirerek yaşanmasına karşıyız. Geçen yıl Brüksel’de yaptığımız gözünden kan damlayan koyun afişinde, sadece şu mesajı vermek istedik: Hayvan acı çekiyor! Bu afişler kurban bayramından 1 gün önce asıldı. Afişler asılmadan önce de Brüksel Parlamentosu önünde eylem yaptık. Bu afişler ve Brüksel parlamentosu önünde yaptığımız eylemlerin bir amacı vardı, o da: Valon ve Flaman parlamentosu 2019’da uyuşturmadan kesimi yasalaştırdı. Ama Brüksel parlamentosu henüz yasalaştırmadı. Brüksel Parlamentosu’nu da benzer bir karar alması için zorlamak. Bizim amacımız hayvanların daha iyi koşullarda yaşaması ve bunun için de en etkili, en iyi kampanyaları yaparak, hayvanların iyiliği yönünde değişim sağlamak.

S.A.: Din adamları ya da Müslüman toplumun bir kesiminde Gaia ile ilgili ciddi bir güvensizlik var. Özellikle yaptığınız kampanyaların büyüklüğü ve etkileme gücünüz, sizin gelirleriniz konusunda şüphe yaratıyor.

M.V.: Gaia olarak Hükümetten hiçbir ödenek almıyoruz. Bu şekilde bağımsızlığımızı koruyoruz. Hiçbir hükümete bağlı değiliz. 1992 Yılından beri var olan bir Belçika derneğiyiz. 40 bin üyemiz var. Bu üyelerimiz üyelik aidatı ödüyorlar. Zaman zaman bağışlarda da bulunuyorlar. Çünkü bu insanlar yaptığımız işin faydasına inanıyor. Hayvan haklarının gelişimini istiyorlar. Miraslarını bize bırakanlar var. Bu yöntem kansere karşı mücadele eden dernekler ya da sınır tanımayan doktorlar derneğinde de aynı şekilde çalışıyor. Bunun yanında biz Avrupa ve Dünya çapında pek çok hayvan hakları derneklerinin üyesi ve bazılarının yönetimindeyiz. Eurogroup for Animals’ın bir parçasıyız, aynı şekilde dünya çapında kürk manto yapmak için hayvan yetiştirilmesine karşı mücadele eden For Free Alliance’ın bir parçasıyız, Avrupa çapında bilimsel araştırmalarda hayvanların kullanılmasına karşı mücadele eden the European Coalition to End Animal Experiments’in bir parçasıyız. Open Wing Alliance, tavukların çok küçük kafeslerde (1 tavuğa 550 cm karelik alan) tutularak yumurta üretimine karşı mücadele eden bir kuruluş, onun da bir parçasıyız. Yani gördüğünüz gibi hayvanların haklarını koruyan her türlü kuruluş ile işbirliğimiz var ve her alanda hayvan hakları ile ilgili çalışmalara katılıyoruz. Uyuşturulmadan kesimin yasaklanması bunlardan sadece biri.

S.A.: Gaia olarak Müslüman Toplumuna vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

M.V.: Öncelikle hayvanların iyiliği için çalışmak tüm dinlerde ve kültürlerde var olan bir kavram ve zamanla gelişen bir kavram. Sizinle konuşabildiğim için memnunum. Ben diyaloğa açığım Müslümanların da aynı şekilde açık olduğunu umit ediyorum. Bugün inanan ya da inanmayan, Müslüman ya da Müslüman olmayan, İmam, Teolog ya da hayvan hakları için çalışan biri,.. farketmiyor; eğer hayvanların daha az acı çekeceği ya da acı çekmeyeceği uygun bir yöntem varsa, bu herkesin çıkarı için iyi ve bunda birleşmemiz gerekir. Ancak bu şekilde birlikte daha güzel bir dünyada yaşayabiliriz.

Müslüman Temsil Kurumu Alimler-Teologlar Konseyi Başkan Yardımcısı Şemsettin Uğurlu ile yaptığımız röportaj için aşağıdaki linke tıklayınız:

http://www.binfikir.be/2018/08/17/belcikada-sokla-kurban-kesimi-hakkinda-bilinmeyenler-islam-temsil-kurumu-teologlari-sokla-kesime-neden-karsi-sokla-kesimde-islama-uygun-uzlasilacak-bir-yontem-var-mi/
17/08/2018, Serpil Aygün, Binfikir Dergi Nisan-Mayıs-haziran sayısı röportajı